ERHAN ALGAN

Sesimi duyan var mı??? (4)

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bugün yaşadıklarımıza bakıyorum.

Bazen geçmişteki yaşanmışlıkları okuyor, gününümüzle bağdaştırmaya ve anlamaya çalışıyorum…

Dikkat edin, sürekli düşmanca bir anlayış ve ayrıştırma, kutuplaştırma…

Bu yeni bir anlayış değil, yaklaşık bin yıldır devam ediyor aslında.

Düşünüyorum…

Bir insan;

Atatürk’e, Cumhuriyete ve Cumhuriyet değerlerine nasıl olur da düşmanlık besler?..

Aslında bu modernleşme karşıtlığı, karşı devrim hiç bitmedi bu topraklarda…

Bu düşmanlık, aklı esas alan İbn-i Rüşt ile, akıl yerine vahyi esas alan, bilim ve felsefeyi reddeden Gazali arasında da olmuş…

Resmin günah olduğunu söyleyip yasaklayanlara karşı ilk kez sanata saygı duyan ve kendi portresini yaptıran Fatih Sultan Mehmet’e rağmen resmini ‘günah’ diye kaldıran oğlu II. Bayezid ve o kafa yapısındakilerle devam etmiş… 

Düşünün bilimi kullanıp modern bir rasathane yapan Takiyüddin ile, rasathaneyi günah sayarak bombalatan Kadızadelilerle karşı devrim anlayışı devam etmiş.

İnanılmaz…

Tarihe baktığımızda…

Medeni bir ülke olma yolunda adımlar atan sultan II. Mahmut ile ona gâvur padişah diyenleri mi ararsınız…

Modern eğitimin öncülerinden Şemsi Efendi ile onun Selanik’te açtığı okuluna baskın düzenleyerek “gâvur icadı” olarak gördükleri ders araçlarını sokaklara atanları mı…

Tanzimatla başlayan çağdaşlaşma süreci ile 31 Mart’ta buna başkaldıran Derviş Vahdeti’yi mi…

Büyük lider, Cumhuriyetimizin kurucusu, Kurtuluş Savaşı’nın önderi Mustafa Kemal Paşa ile düşmanlarla işbirliği yapan Damat Feritleri mi sayalım,

Yoksa Kuvvacılara ölüm fetvası veren Şeyhülislam Mustafa Sabri’yi mi ….

Daha örnekleri çoğaltabiliriz…

Menemen olayı… Ve bu ülkeyi kurtaran bir asker olan Kubilay’ın Derviş Mehmet tarafından kafasının kesilip mızrağa geçirilmesi mi…

Tarihimizin belki en önemli noktasındayız…

Karar vereceğiz!

Küllerinden doğan bu yeni Cumhuriyet’ten yana mı olacağız, hilafet ve padişahlık hayali kuranların tarafında mı…

Özgür ve çağdaş çocuklar mı yetiştireceğiz,

Yoksa bütün devrimleri yok sayıp itaatkâr bir toplum mu olacağız?..

Buna karar vermemiz gerekiyor…

Yapılacak ilk erken seçimde mutlak; ara verdiğimiz, batının 15. yüzyılda çözdüğü ve bilimi, aydınlanmayı seçtiği yolu hızla yürümemiz gerekiyor…

Aksini düşünmek bile istemiyorum…

“Gerçek demokratik ilke, hiç kimsenin halkın üzerinde bir güce sahip olmaması demektir.”

L. ACTON

Milattan önce 427- 347 yılları arasında yaşamış bir filozoftur.

“Devlet” isimli eserinden  küçük  bir alıntı…

“Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ancak toplumun kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye, tek bir kişinin mutlak, sınırsız biçimde iktidarı elinde tuttuğu bir siyasal sisteme evrilir.

Halk övülmeyi sever. Onun için güzel sözlü halkavcıları (demagoglar) yetersiz de olsalar başa geçebilirler.

Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği de sanılır.

Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse, oligarşi, az sayıda kişinin iktidarı elinde bulundurduğu düzen oluşur.

Sürdürülürse halkavcıları, demagoglar türer. Halkavcılarından (demogoglardan) da diktatörler çıkar.”

Platon’un en az 2 bin 400 yıl öncesinden XX. ve XXI’inci yüzyılları öngörmesi inanılmaz…

Sesimi duyan var mı??? (4)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin