Köpekler ayrıca psikolojik veya fiziksel engelli kişiler için yardımcı terapist veya destekleyici olarak giderek artan bir rol oynamaktadır. Bu hayvan destekli aktivitelerin faydaları arasında iyileştirilmiş ruh hali, azalmış fizyolojik sıkıntı, depresyon, bunama ve yalnızlıktan kurtulma yer almaktadır. Örnekler arasında hapishanelerde, huzurevlerinde ve hastanelerde ikamet eden veya ziyaret eden köpekler yer alır, hastane acil servisinde hasta kaygısını azaltabilirler, ameliyattan sonra çocuklarda ağrı algısını azaltabilirler, veya çocuk diş kliniğinde genç hastaları sakinleştirebilirler.
Köpekler son derece hassas burunlara sahip olduklarından, iz sürme, bomba tespiti ve arama kurtarma gibi çeşitli amaçlarla kullanılırlar. Son yıllarda, köpek koku alma duyusu diyabet, farklı kanser türleri ve biyolojik ortam örneklerinden enfeksiyonlar gibi klinik öncesi hastalık durumunu belirlemek için bir teşhis aracı olarak daha fazla faydalanılmaktadır.
Hayvan destekli terapiler, psikoterapiyi kolaylaştırmak, motor becerileri ve davranışı iyileştirmek gibi belirli tipte terapötik müdahaleler sağlamak için yardımcı terapiler olarak işlev görebilir. Bu tür müdahaleler, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya otizm spektrum bozukluğu (OSB) gibi zihinsel bozuklukları olan veya bu bozuklukları geliştirme riski altında olan çocukların veya yetişkinlerin durumunu iyileştirmede etkili olmuştur ve askeri gazilerde TSSB tedavisinde etkili olmuştur.
Son olarak, çocuklukta evcil hayvan sahibi olmanın, özellikle düşük öz saygı ve yalnızlıktan muzdarip olanlar için, çok çeşitli duygusal sağlık yararları tanımlanmıştır. Evcil hayvan sahibi olma ile eğitimsel ve bilişsel yararlar, artan sosyal yeterlilik, sosyal ağlar, sosyal etkileşim ve sosyal oyun davranışı arasında bir ilişki olduğuna dair kanıtlar vardır. Evcil hayvanlarla yaşayan çocuklarda okul devamsızlığının daha az olduğu da bildirilmiştir. Yaşamın ilk yıllarında evde bir köpek veya kedi olması, çocukluk astımına ve alerjisine karşı koruma sağlayabilir.
Sonuç olarak, refakatçi hayvanların halk sağlığına önemli ölçüde katkıda bulunduğu ve ayrıca hayvan destekli müdahaleler yoluyla bireysel olarak zorluk çeken kişilerin sağlığına katkıda bulunduğu sonucuna varılabilir.
İNSAN-HAYVAN İLİŞKİSİNİN OLUMSUZ YÖNLERİ
- İnsanların Refakatçi Hayvanlar İçin Olumsuz Yönleri
- Değişen Beslenme Uygulamaları
Evcil hayvanlara insanların yem sağlaması, evcil hayvanların insanlarla olan ilişkilerinde bir avantaj olarak kabul edilmiştir. Ancak, besleme uygulamaları evcil hayvanlar üzerinde olumsuz bir etkiye de sahip olabilir. Kedilerde ve köpeklerde obezite, hayvan refahı için önemli ve yaşam boyu etkileri olan hızla artan bir hastalıktır. Köpek ve kedi obezitesi için evrensel olarak kabul görmüş bir tanım olmamasına rağmen, Amerikan Veteriner Tıp Birliği, obeziteyi, bir hayvanın ideal ağırlığının %30 fazlası olarak tanımlamıştır. Aşırı kilo, ideal ağırlığın %10-%20 fazlası olarak tanımlanır. Vücut Kondisyon Puanları kullanılarak, Amerika Birleşik Devletleri’nde köpeklerin %54’ünün ve kedilerin %59’unun obez veya aşırı kilolu olduğu tahmin edilmektedir. Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmada yetişkin köpeklerin %65’inin ve genç köpeklerin %37’sinin obez veya aşırı kilolu olduğu bildirilmiştir. Aşırı kilolu köpeklere örneğin idrar yolu hastalıkları teşhisi konulması daha olasıdır. Obez ve aşırı kilolu köpeklerde ortopedik bozukluklar ve hipotiroidizm gelişme riski daha yüksektir. Obez kedilerde ise üriner sistem hastalıkları, diyabet ve tümör gelişme riski daha yüksektir
Arkadaş hayvanlarda beslenmeyle ilgili diğer sorunlar, insanların değişen beslenme davranışlarından kaynaklanabilir, örneğin arkadaş hayvanlara kemik ve çiğ mama (BARF) veya vegan diyetler verilmesi; mikrobiyal tehlikelerin varlığı, yetersiz beslenme ve çiğ et diyetlerinde tiroid dokusu gibi riskli materyallerin varlığı demektir. Hayvanlarıyla temas yoluyla, risklerin sahipleri için bile gelişmesi mümkündür. BARF diyette Salmonella bakterisi bulunması nedeniyle, mama artıkları veya hayvan dışkısıyla temas yoluyla insanlara yayılabilen insan salmonellozisi riski artabilir. Yakın zamanda BARF beslenmesinin riskleri hakkında bir inceleme yayınlandı.
Yazarlar, çiğ beslenmenin besinsel, tıbbi ve halk sağlığı risklerine ilişkin verilerin giderek daha ikna edici bir resmi bilimsel kanıt oluşturdukları sonucuna vardılar. BARF diyette Escherichia coli, Salmonella typhimurium, Campylobacter ve antibiyotik dirençli bakterilerin varlığını bildiren yayınlar bulunmaktadır. Kalsiyum/fosfor dengesizlikleri ve belirli vitamin eksiklikleri gibi beslenme sorunları da rapor edilmektedir. Dahası, ev yapımı diyetler doğası gereği beslenme dengesizliklerine ve eksikliklerine karşı daha açıktır.
İklim değişikliği, halk sağlığı ve hayvan refahı hakkındaki farkındalık, birçok birey arasında diyet tercihlerinde büyük bir değişikliğe yol açtı. Dünyadaki vegan sayısı artmaya devam ediyor, hatta İngiltere gibi ülkelerde 2014 ile 2019 yılları arasında 150 binden 600 bin kişiye çıkarak dört katına ulaştı. Veganizmin popülaritesi insan diyetinin kapsamının ötesine geçiyor, çünkü daha önce hiç olmadığı kadar çok insan yoldaş hayvanlarını vegan bir diyetle besleme olasılığıyla ilgileniyor. Hayvansal proteinsiz tam kedi maması yaratmak, hayvan bazlı malzemelerdeki besin maddelerinin bitki bazlı malzemelerle değiştirilmesini gerektirir. Mısır, pirinç, bezelye, soya, patates ve farklı yağlar ve tohumlar gibi farklı kaynaklar kullanılır. Taurin ve karnitin gibi bitki bazlı malzemelerde eksik olan diğer besinler, sentetik olarak üretilen versiyonlarla değiştirilir. Ek olarak hayvan besleme uzmanları kediler ve köpekler için 24 vejetaryen diyeti test ettiklerini ve birinde protein eksikliği olduğunu ve altısında tüm amino asit konsantrasyonunu yetersiz bulduklarını bildirdiler.
Vegan hayvan maması et içermeyebilir, ancak tahıl, soya ve mısır içerir. Tahıllar gibi bitki bazlı ürünler, örneğin mikotoksinlerin varlığı nedeniyle sağlık sorunlarına neden olabilir (sıcak ve nemli depolama koşulları) Aspergillus mantarları tarafından üretilen aflatoksinler gibi mikotoksinlerin oluşumuna yol açabilir. Bu nedenle vegan diyetleri, özellikle kedi gibi zorunlu etoburlara vermenin olumsuz etkisi, mikrobiyal sağlık riskleri yanında, diyet yetersizliği oluşturmaktadır.