NİHAT YILMAZ

ALTIN… Güvenli liman mı, balon mu?

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son dönemde ekonomi haberlerinin merkezinde tek bir başlık öne çıkıyor: Altın.
Küresel piyasaların nabzı, borsa endekslerinden çok altın ons fiyatındaki dalgalanmalara odaklı. Büyük fonlar, merkez bankaları, hatta astrologların yorumlarını takip eden yatırımcılar bile gözünü altından ayırmıyor.

2024 Şubat ayında 2 bin dolar seviyesinden başlayan ons fiyatı, bugün 4 bin dolar bandını aşmış durumda. Kısa sürede yaşanan bu yükseliş, sadece bir yatırım aracı olarak değil, ekonomik güvenlik duygusunun simgesi olarak da altını yeniden ön plana taşıdı.

Peki bu yükselişin arkasında ne var?

Altındaki bu yükseliş trendi devam mı edecek, yoksa artık yükselişin sonuna mı gelindi?

Dünyada yeni bir dönemin sancıları yaşanıyor. Savaşlar, jeopolitik riskler, enerji krizi, gıda tedarik zincirlerindeki bozulma… Üstelik tüm bunlara bir de ABD’nin borç tavanı krizi ve rezerv para olan doların sorgulanması eklenince, yatırımcıların “güvenli liman” arayışı doğal olarak altına yöneliyor.

Aslında bu tablo bize bir şeyi gösteriyor; para sisteminin sorgulanması…
Küresel finans düzeninde bir “resetleme” ya da köklü dönüşüm olabileceği beklentisi, hem bireysel hem kurumsal yatırımcıyı altına yönlendirmiş durumda. Bu yöneliş sadece fiyatları değil, altın etrafında oluşan ekonomik ekosistemi de büyütüyor; altın fonları, altın destekli tokenlar, hatta dijital altın projeleri…

Peki altında benzer bir hareket geçmişte yaşandı mı?

Evet, 2008 küresel krizinin ardından benzer bir tabloyu gördük. O dönemde ons altın 700 dolar seviyelerinden başlayarak 2011 ortalarında bin 900 dolara kadar yükseldi. Yani dolar bazlı yaklaşık %170’lik bir artış yaşandı. Ancak ardından gelen 9 yıllık düşüş ve bekleme süreci, yatırımcılar diğer finansal yatırımlar gibi altının da her zaman tek yönlü bir hikaye olmadığını bilmeli.

Bugün yaşanan yükselişin de benzer bir döngü içinde olup olmadığını söylemek için erken. Çünkü mevcut dönemdeki fiyatlamalar sadece ekonomik verilerle değil, jeopolitik endişeler ve finansal sistemin geleceğine dair korkularla da şekilleniyor.

Altındaki hızlı yükseliş, likidite bolluğu, enflasyon beklentileri ve jeopolitik panik ile besleniyor. Bu unsurlardan biri tersine döndüğünde, özellikle kısa vadeli spekülatif pozisyonların çözülmesiyle altın fiyatlarında sert düzeltmeler yaşanabilir. Yani her ne kadar “sonsuz güven” aracı olarak görülse de, altın da risk barındırıyor.

Önümüzdeki süreçte altının gidişatı, merkez bankalarının faiz politikaları ve küresel enflasyon dinamikleriyle şekillenecek. Eğer dünya ekonomisinde istikrar sinyalleri güçlenir, faiz indirimleriyle birlikte dolar yeniden cazip hale gelirse, altındaki yükseliş yavaşlayabilir. Ancak belirsizlikler sürerse, altın yalnızca bir yatırım değil, yeni ekonomik dönemin temel varlığı haline gelebilir.

Sonuç olarak, altın ne sadece bir maden, ne de yalnızca bir yatırım aracı. Bugün altın, insanların paraya olan güvenini ölçen bir göstergeye dönüşmüş durumda. Bu yükselişin arkasında sadece arz-talep dengesi değil, insanlığın yeni bir ekonomik düzene dair korkuları ve umutları yatıyor.

Not: Bu yazı bir yatırım tavsiyesi değil, güncel gelişmeler ışığında yapılmış genel bir ekonomik değerlendirmedir.

ALTIN… Güvenli liman mı, balon mu?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin