MEHMET KAMIŞ

Ya farkında değilsiniz ya da…

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba değerli Nazillililer,

Öncelikle; değerli esnaflarımızın, dostlarımızın, arkadaşlarımızın ve sevenlerimizin destekleri, katkıları ve kırk yıl hatırı sayılır kahveleri için kendilerine teşekkür etmek istiyorum. Bu arada gazetemizin yeni sayısının çıktığını da paylaşmış olayım…

Nazilli’yi soracak olursanız; iyiii!..

Belediye rutin işlerini yapıyor, Kaymakamımız değişti, bazı Hakim ve Savcılarımızın yerleri değişti, Müftümüz ve Vergi Dairesi Müdürümüz değişti, esnafımız kendine ayrılan işgaliyenin dışına taşmamak için elinden geleni yapıyor, ince belli bardaktan karton bardağa ve self servise geçtik… En önemlisi; 30 Ağustosumuzu coşkuyla, gururla kutladık. Onun için Ağustos (5.) sayımızı biraz geciktirmek zorunda kaldık ama hemen arkasına Eylül (6.) sayımızı çıkarttık. İlçemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yıldönümünü de; 5 pare top atışıyla başlayan, Şehitlik ziyareti, İstasyon’daki Çelenk Sunma Töreni, Kortej Yürüyüşü ile devam eden ve Belediye Meydanı’ndaki halk oyunları gösterileri ile son bulan etkinliklerle kutladık. Aynı günün akşamında da havai fişek gösterisi ile renk renk olduk, nabzımız hızlandı ve Haluk Levent konseri ile coştuk, eğlendik, şarkılara eşlik ettik.

Eee; Ağustos ayı, zaferler ayı…

Gelişmelerin özeti böyle…


“Kara karadır, ak da aktır. Mesele; ak sütün içindeki ak kılı bulup çıkarmaktır!” Dede Korkut’tan Kurtlar Vadisi’ne kadar geniş bir kullanım alanı var, nerede kullanırsan kullan! Buna bir ilave yapmak gerekiyor sanırsam; galiba, muhtemelen… Kara karalığını, ak aklığını yapsın tamam da bir de kendini kara zanneden ak var, ayrıca “Ak akçe kara gün içindir” diye bir deyim var ama onunla işimiz yok, şimdilik…

Malumunuz kara; gecede olur, kötü günde olur, kir belli etmesin dediğimiz yerde olur, kilolarım belli olmasın dediğimiz yerde de olur.

Ak da; saflığın olduğu her yerde, şıklıkta, zarafette, sadelikte, güzellikte olur, olur da olur… Şimdi akı alıp karaya ya da karayı alıp aka katsan gri olur! Biiir!


Herkesin yüklendiği bir rol var hayatta! Rahmetli Barış Manço, bir şarkısında; “sen beni sev, ben seni seveyim ki bozulmasın düzenimiz” diyordu, mutlaka hatırlayanınız vardır. Şimdi biz herkesi sevip sayıyoruz; dolayısıyla da destek olmak, paylaşmak en azından bir güleryüz göstermek insan-ı kamil için farzdır diyoruz.

“Ben tüm bunları yapıyorum da, bi tek gözümden ateş çıkaramıyorum. O nasıl oluyor?” derseniz, onu da Süpermen’e bırakın!

Hayat zaten zor; geçim derdi, çocuğun ihtiyaçları, okul alışverişleri, işyerindeki ve evdeki sorumluluklar, yarın ne getirecek ne götürecek derdi, beklentiler vs. diyerek listeyi uzatabiliriz. Dolayısıyla da insan olmak ve insanca yaşayabilmek için kural basit: ‘Saygı görmek istiyorsan saygı göster, sevilmek istiyorsan sev!’ İkiii!..


Türk Milleti; cesareti, ahlakı, dürüstlüğü ve gelenek görenekleriyle yüzyıllarca bu coğrafyada var oldu, inşallah da var olmaya devam edecek. Ancak; özenti ve tv dizilerinin başı çektiği ahlaksızlık hepimizin gündeminde olmasına rağmen, gavuru taklit etmek, onun gibi giyinmek, onun gibi yaşamak hele hele de elinde kahve ile (malum, kahve olan elin 90 derecelik açıda olması gerekiyor!) gezmek, ille de herşeyin markasını almak, bize hiç yakışmıyor, gerçekten sırıtıyor!.. Üüüç!..


Bizim sabahlarımızda çay var, açma, simit, poğaça var… Meyve tabağımızda elma, armut, portakal, üzüm, muz var… Atıştırmalığımızda çerez, püskevit, hamur işi var… Akşamımızda da ille sıcak yemek, hatta fabrikada işçiye verilir gibi tabldot (çorba, ana yemek, pilav/makarna, salata/tatlı) yemek var. Peki şimdilerde var mı, tabii ki hayır!

Böyle böyle bitiyoruz, tükeniyoruz daha doğrusu tüketiyorlar…

Artık sabahlarımızda kahve var, donuts var, gevrek var… Meyve tabağımızda ananas, mango, avokado, çarkıfelek, yıldız, pitaya var (yaradan her coğrafyaya, her ırka farklı bir şeyler vermiş ama globalizm dediğimiz anlayış ile artık her şey her yerde; buraya dikkat! Lütfen bakınız, neden her şey her yerde yetişmiyor!)… Atıştırmalığımızda kaju, kruvasan, kremalı siyah püskevit (boykot ürünü, boşuna reklamını yapmayalım!) var… Akşamımızda da pizza var, noodle var! Dööört!..

Saydık saydık da, neydi bu şimdi?

Toparlayalım…

İster ak’ın, ister kara’nın peşine düşün!
İster daha da saygısız, sevgisiz, geçimsiz olun…
İster ithal takılın!
İster sağlığınızı ihmal edin…
Hayat sizin hayatınız!

Ama artık kendimize gelelim!

“Bugün savaş çıksın, Allah Allah diye giderim” diyen memleket, “Allah Allah ne gereği vardı canım!” durumlarına evrilecek, evriliyor, evrildi… Derdimiz, işimiz, aşımız, her şeyimiz tık olmuş, sosyal medya olmuş…

Ya farkında değilsiniz, ya da farkındasınız kalabalığa uyuyorsunuz!..

Kalın sağlıcakla; selamlar, saygılar…

Ya farkında değilsiniz ya da…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin