Yine bir Kasım ayı…
Benim için mutluluk ve hüzün bir arada…
9 Kasım 2000’de belki hüzünlü Kasım ayının en güzel olayı oldu senin dünyaya gelişin…
10 Kasım Atamızın ölüm yıl dönümünden 1 gün önce doğdu kızımız…
Cumhuriyeti ve devrimleri emanet etmişti gençliğe…
Sanki doğuşun…
Onun müjdesiydi ailemize…
Sevgili kızım;
Öyle kötü bir dönem yaşıyoruz ki …
Ağaç katliamları,
Depremler,
Orman yangınları,
Sel felaketleri,
Çocuk ve kadın tecavüzleri…
Demokrasinin
“D” si kalmadı güzel ülkemde…
Bunlarla büyüdünüz maalesef …
Bir sümerbank kültürünü…
Köy enstitüleri devrimini…
O dönemde yaşamış asil insanları görmediniz…
Atamız bu Cumhuriyeti kurduğunda 1000 kadından
Sadece 7 tanesi okuma yazma biliyordu…
O zor günleri nasıl aştıysak
Bu sıkıntılı günleri de aşacağız…
“Umutsuzluk yok canım kızım…”
Unutma ki;
“Karanlığın en koyu olduğu an aydınlığın en yakın olduğu zamandır!”
Belki bu zor süreçte,
Hayattaki en önemli şeyi başardın canım kızım…
Okudun ve atamızın izinde
Topluma faydalı…
Sevgi, merhamet dolu…
İyi bir insan ve öğretmen oldun…
Her zaman söylediğimiz gibi…
Sana ihtiyacı olan insanların hep yanında ol…
Sonucu ne olursa olsun;
Doğruluktan…
Dürüstlükten şaşma…
Zaman içinde kazanan hep sen olursun…
İnsanlardan emin olamadığında gözlerine bak…
Bizim sevgi dolu bakışlarımız var mı?
Arkadaşların,
Gerçek,
Samimi ve sağlam olsun…
Gerçek dost biriktir hayatta…
Bize sarıldığın gibi sımsıkı,
Sağlam sarıl hayata…
Yalnız kalsan bile
Bir Atatürk kızı olarak dimdik dur ayakta…
Canım kızım sen bize ağabeyin Kaan Algan ile birlikte hediyelerin en güzelisin…
İyi ki varsın…
İyi ki bizimlesin…
Yeni yaşının mutluluk,
Sağlık ve başarılar getirmesini diliyoruz…
Atatürk’e
Emanetlerine
Cumhuriyete sahip çık canım kızım…
Seni çok seviyoruz…
Televizyon siyah beyaz ve karıncalı…
Önlüklerimiz siyah…
Ama kalplerimiz hayallerimiz renkliydi…
Komşuluk vardı…
Komşu derdine ortaktı…
Veresiye defteri yoksulun cebiydi
Büyüklere saygı vardı…
Kapılarda kilit yoktu…
Dükkandan bir yere giderken bir sandalye koymak yeterliydi..
Kokusu gider diye komşuya yapılan yemek ikram edilirdi…
Meyve, sebze GDO’lu değil… Ata tohumuydu, miş gibi kokardı…
Yastık altı, yorgan arası bankamızdı…
İnsanlar gülerdi …
Nineler, dedeler kıymetliydi…
Bereket vardı…
Sofraya 10 kişiden az oturulmaz, misafir eksik olmazdı…
Babalarımızın, abilerimizin eskilerini giyerdik ama ÇOK mutluyduk..
Mahallede irimlerde yere hasır serilir oturulurdu…
Mahalle arası ocaklarda toplu ekmek yapılırdı…
Bir telefon bağlanıp konuşmak için yarım saat beklenirdi…
Ev kuzineli veya sobalı…
Dışarısı soğuk…
Ama insanlar sıcacıktı…
Kısacası insanlar mutluydu…
İnsanların mutluluğunu çaldılar…
Ülkemin geleceğinden endişe duyuyorum!
Ormanları, doğayı kurtarmak için mücadele et!
Kadınları, çocukları, sokak hayvanlarını korumak için mücadele et!
Sağlık, eğitim, sanat, kültür, ekonomi perişan vaziyette!..
Ülkemin sınırları kevgire dönmüş… Suriyelisi, Afganı kendi vatandaşımızdan daha itibarlı…
Bilim adamları, doktorlar, gençler memleketlerini terk ediyorlar…
Adalete güven kalmamış…
Köprülerle, yollarla, paralı sağlık ve imam hatip okulları, paralı eğitimle övünen bir iktidar… İnanılır gibi değil; hayaldi gerçek oldu! Bakın bu övündükleri tablodan birkaç istatistik vereyim… Son 10 yılda 4 bin 197 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 2023’te 16-17 yaş grubunda 10 bin 471 kız çocuğu, 715 erkek çocuğu evlendirildi…
Bizim gençlerimiz iş bulamazken, mülteciler cirit atıyor ülkemde. Söyleyin bana; kim suçlu? Çiftçi mi, hayvancılıkla uğraşan mı, emekli mi, işçi mi, sanayici mi, yoksullukla mücadele eden vatandaş mı… Yoksa liyakatsiz yöneticiler, yandaş atamalar, yeteneksiz politikacılar mı? Ülkeyi ancak bu kadar mutsuz hale getirebilirdiniz. Onu da başardınız! Yazamadığım daha bir çok rakam var. Maalesef tablo bu…
Diğer yazılarda görüşmek dileğiyle…