Bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. Bayramda eş, dost, hısım, akraba gezdik, dolaştık. Rabbim tekrarını nasip eylesin.
Peygamber Efendimiz, iki Ramazan ayı arasında işlenen günahlara Ramazan orucunun kefaret olacağını müjdeliyor. Eh, o zaman ne yapalım; hemen gidip günahlara mı dalsak acaba? Tabii ki hayır!
Bu müjde elbette aklı başında olan müttaki müminler için geçerli. Yani Ramazan bitti, İslam bitti mi? Asla, bilakis Ramazan bizi terbiye etmiş, nefsimizi tezkiye etmemize yardımcı olmuş olmalıdır. Müslüman kişi Ramazan’ı iple çeken ve akabinde onun ruhunu sürdürebilen kişidir.
Fakat ne yazık ki çoğu insan bu gerçeği idrak edemeden yaşıyor. Ne de çabuk unutur insan. Zira insan nisyan ile malüldür. Yani insanoğlu çabuk unutur. Hemen zevk ve eğlenceye meyleder. Nefsinin isteklerine karşı koyamaz.
Ancak; iman edenler, namazını terketmeyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır. Onlar daima imanlarını diri tutarlar. Takvaya dikkat ederler.
Peygamber efendimiz bir sohbetinde takvadan bahseder. Orada bulunan sahabe efendilerimiz sorarlar,
“Ya NebiyAllah takvâ nedir?”
Peygamberimiz onlara, “Siz hiç dikenli bir yerden geçmediniz mi?” Tabiidir ki geçtik cevabını alınca, onlara yine sorar, “Peki oradan geçerken ne yaptınız?”
Sahabeler oradan geçerken dikenlerden sakınarak ve elbiselerini hafifçe kaldırarak geçtiklerini söyler. Gönüller sultanı “İşte” der; “Takvâ da budur. İnsanın şeytani tuzaklardan ve günahlardan sakınarak Allah yolunda yürümesidir.”
Ne güzel anlatıyor Resûlullah burada Takva’yı. Müminler için kesin bir bilgi veriyor. Takvalı olun, takvalı yaşayın. Günahlardan sakınarak, Allah’a tam bir teslimiyet ile yaşayın. Dünya ve ahiret saadeti burada gizli işte.
Peki ey insanlar, biz ne yapıyoruz? Ramazan bitti diye eski halimize dönüyor, tekrar hiçbir şey olmamış gibi yaşayıp gidiyoruz. Oysa ki Ramazan bizi eğitmeli, bükmeli, yeniden şekillendirmeli. Eğer bu olmuyor ise aç susuz kalmaktan başka ne yapmışız ki?
Ramazan gelince oruç, namaz, zekat, fitre ve pek çok güzel davranışlar sergileyen, ancak Ramazan bitince bunları unutan kişiden daha unutkan, daha şaşkın kim vardır Allah aşkına! Ne zaman tutarlı ve akil bir insan olarak yaşayacağız?
Mümin tutarlıdır, akıllı ve dürüsttür. İbadet ve ahlakında riyakarca davranmaz. Oysa ki bizim derdimiz insanların gözüne girmek, beğenilmeye çalışmak, yeni tabirle şekil yapmak olmuş. Ne yazık ki insanlar iki değil, çok yüzlü davranmaya başlamış.
Peygamberimiz bir hadisinde Ramazan ayı gelmiş geçmiş olmasına rağmen, ondan bir nasibi olmayan insanlara çok azar etmiştir…
“Veyl olsun o insana ki Ramazan ayını karşılamış, lakin ondan nasipsiz olarak ayrılmıştır, yazıklar olsun o kişilere.”
şeklinde ikazlarda bulunmuştur. O halde kardeşim gel bu sene, bu aylarda bunu değiştirelim. Her ayımızı Ramazan ayı gibi yaşayalım, her günümüzü Cuma günü gibi idrak edelim. Her gün oruç tutalım demiyorum. Zaten Gönüller Sultanı da bunu yasak etmiştir. O her konuda mutedil idi. Bizim için örnekti. Üsvetün haseneydi. Her konuda orta yolu, güzel yolu bilirdi. Güzel olan, güzel görür. Güzel bakan, güzellik görür. Asla kibir yapmaz, hiçbir konuda aşırılık yapmazdı. Bugün Müslümanlar pek çok konuda orta yolda değiller. Hemen kızıyoruz, bağırıyoruz, öfke kusuyoruz . Gıybet dedikodu yapıyoruz.
Peki ey iman edenler, bunlar bize yakışıyor mu?
Hani tevazuluk, hani alçak gönüllülük, hani sabırlılık, hani insanlık?
Nerede bizi biz yapan güzel değerlerimiz?
Bu değerlerden bu kadar uzaklaşmış olmanın bize getirdiği zararları görmüyor musunuz?
Selamlaşmak, tebessüm etmek acaba nerelerde yitirildi?
Bir tebessüm bile bir sadakadır. Bugün insanlar birbirlerine öfke ve kin ile bakıyor. Herkes küsmüş gibi birbirine. Kimse işi düşmeden konuşmuyor.
Artık yeniden şekillendirmeliyiz hayatımızı. Yeniden öğrenmeliyiz dini, manevi değerlerimizi… Gerekirse yeniden iman etmeliyiz. Allah bize bu dünya hayatını bir kere verdi. O halde vur patlasın çal oynasın değil!
“Tam aksine; ben bu dünyaya bir kere geldim, bu benim için ilk ve son fırsat. Ölmeden önce ahiretimi kazanmak için çalışmalı ve ona göre yaşamalıyım.”
Kardeşim, hepimiz tıpkı şu an mezarlıktaki yakınlarımız gibi ölecek ve iki metrelik bir çukura gömüleceğiz. Sonrası hesap, kitap, mizan ve ya cennet ya cehennem. O halde “bu Ramazan, benim son Ramazanım olabilir!” diyerek o ruhu diri tutmalıyız. Kaç mevsim, kaç hafta, kaç gün, kaç saat daha görebiliriz bilmiyoruz.
Neden bu gaflet, neden bu boşvermişlik?
Namaz ve sabırla Allah’a yönelip, takva ile yaşayan muttakilerden olmak dileğiyle. Hayırlı günlerde ve işlerde buluşalım inşallah.