“Ebediyet yolcusunu uğurlarken!”

Tüm yurtta olduğu gibi ilimizde ve ilçemizde de cami ve mescitlerde eda edilen ‘Cuma Namazı’nın bu haftaki hutbesi “Ebediyet yolcusunu uğurlarken!” başlıklı hutbe oldu.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ülkemizin dört bir yanında eda edilen Cuma Namazı’nın bu haftaki hutbesinde, bir yok oluştan ziyade ebedi hayatın başlangıcı olan ölüm anlatıldı. Son zamanlarda dinimizin emrettiği cenaze adabından biraz daha uzaklaştığımıza vurgu yapılan hutbede; kimi insanların çevresindeki cenazeyi umursamadan oyununu eğlencesini sürdürdüğü, kimi insanların ölen kişiyi dijital mecralarda reyting uğruna tekrar tekrar paylaşarak hüzünleri daha da derinleştirdiği anlatıldı. Müslümanın, çevresinde olup bitenlere duyarsız kalamayacağının belirtildiği hutbede; çelenk, yaka resmi, ölü evinde yemek, yas ve merhumun adına yapılacak hayır ve hasenatlara da açıklık getirildi, ölülerimizin isimlerini yaşatacak, kendilerine dua edilecek eserler yapılması tavsiye edildi. 

Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Ebediyet yolcusunu uğurlarken!” başlıklı hutbe, tüm ülke genelinde olduğu gibi Aydın’daki camilerde ve mescitlerde hatipler tarafından cemaate okundu. 

İşte bu haftaki (31 Ocak 2025) hutbe…

ÖLÜM, KUTLU BİR VUSLATTIR

Yüce dinimiz İslam’a göre insan, yaşarken olduğu gibi öldüğünde de değerlidir ve her türlü hürmete layıktır. Nasıl ki insan, doğduğunda yıkanır, kundaklara sarılır, kucaklarda taşınır, ezan, kamet ve dualarla karşılanırsa; öldüğü zaman da yıkanır, kefenlenir, el üstünde taşınır, salâlar ve dualarla uğurlanır. Çünkü ölüm, bir yok oluş değildir. Ebedi hayatın başlangıcıdır. Müslüman için ölüm, Allah’ın sonsuz lütuf ve ikramlarına ulaşacağı ilk duraktır. Cennete açılan kapıdır. Sevdikleriyle buluşacağı kutlu bir vuslattır. 

ÖLÜLERİMİZE KARŞI VAZİFELERİMİZ…

Vefat eden kardeşlerimize karşı yerine getirmemiz gereken dinî ve insanî vazifelerimiz vardır. Bunların başında, mahremiyet sınırlarına dikkat ederek cenazeyi yıkamak ve kefenlemek gelmektedir. Bir diğer vazifemiz ise kardeşimizin cenaze namazını kılmak, sonra da onu huşu içerisinde ebediyet yolculuğuna uğurlamaktır. Cenaze namazı, erkekler önde kadınlar arkada olacak şekilde kılınır. Cenaze başında tartışmak, cenazeyi alkışlarla veya müzikler eşliğinde uğurlamak, namaz kılınacak alanı çelenklerle veya resimlerle donatmak dinimizde yoktur. Bir başka sorumluluğumuz ise ölen kardeşimizin günahlarının bağışlanmasını Allah’tan dilemek, ona dua etmek ve hakkında şahitlik görevimizi yerine getirmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Siz kimi hayırla anarsanız o cenneti, kimi de kötülükle anarsanız o da cehennemi hak eder. Zira sizler, yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz.” buyurarak ölen bir kişi hakkında yapılan şahitliğin önemine işaret etmektedir. 

ÖLÜ EVİNDE YEMEK YAPILMAZ!

Vefat edenin yakınlarına taziyede bulunmak, sabır dilemek, acılarını paylaşmak, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle gönüllerini ferahlatmak İslam kardeşliğinin bir gereğidir. Bununla birlikte taziyede de dikkat etmemiz gereken hususlar vardır. İslam’a göre taziye üç günden fazla sürmemelidir. Yakınını kaybetmenin üzüntü ve sıkıntısı içinde olan cenaze sahiplerinin taziye için ağır bir masrafa girmesi, misafirlere yemek hazırlaması doğru değildir. Taziye günlerinde akraba ve komşuların, ölenin yakınlarına ve misafirlere yemek ikramında bulunması sünnettir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s), amcasının oğlu Hz. Ca’fer’in Mûte savaşında şehit olduğu haberini alınca, “Ca’fer’in ailesi için yemek hazırlayın…” buyurmuştur.

ÖLÜLERİMİZİ HAYIRLA YAD EDELİM!

Maalesef, ağızların tadını kaçıran ölümü düşünemez hale geldik. Yüce dinimiz İslam’ın emrettiği cenaze adabından gün geçtikçe uzaklaşıyoruz. Kimi insanlar, apartmanında ve sokağında cenaze varken oyun ve eğlencesini devam ettirebiliyor. Kimi insanlar ise televizyonlarda ve dijital mecralarda vefat edenlerin görüntülerine reyting uğruna tekrar tekrar yer vererek acılı insanların hüzünlerini daha da derinleştiriyor. Oysaki Müslüman, çevresinde olup bitenlere duyarsız kalamaz. İnsanların ölüm acısını yok sayıp hiçbir şey olmamış gibi davranamaz. Ölenin yakınlarını üzüntüye sevk edecek söz ve davranışlarda bulunamaz.

Ebedi âleme göç eden kardeşlerimizi İslam’ın emrettiği şekilde son yolculuklarına uğurlamanın gayretinde olalım. Ölülerimizi hayırla yâd edelim. Onlar adına, imkânlar ölçüsünde sadakalar verelim, hayır hasenatta bulunalım. Adlarını yaşatacak, kendilerine dua edilecek eserler yapalım. Böylelikle bizler de ahirete göçen yakınlarımızın amel defterlerinin kapanmamasına vesile olalım.

Önümüzdeki Perşembe günü, on bir ilimizi etkileyen depremin ikinci yıldönümü. Bu vesileyle ahirete irtihal eden bütün kardeşlerimize Yüce Rabbimden rahmet diliyorum. Cenâb-ı Hak, ülkemizi, milletimizi ve bütün insanlığı her türlü afetten muhafaza buyursun.   

Hutbe; hayatın ve ölümün gayesini açıklayan, “De ki: Benim namazım, her türlü ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” ayet-i kerime ile tamamlandı.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
“Ebediyet yolcusunu uğurlarken!”

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin