Ülkemiz, bölgeye göre tarım çeşitliliği yüksek verimli topraklardan oluşmaktadır. Ürün olarak verilen AB destekli, ürün destek programı uygulanmakta, ancak ne yazık ki yükselen maliyetler, hava şartları ve net olarak istatistiki bilgilerin oluşmaması yani ürün çokluğu, tam olarak çiftçimizin yüzünü güldürmemekte ve Ulu Önder Atatürk’ün bize söylediği muasır medeniyetler seviyesine tarım olarak yükseltmemektedir.
Bölgemiz ürün çeşitliliği açısından bol ve nimetleri oldukça zengindir. Dünyaca ünlü Herodot, Aydın’ın doğal güzelliğini anlatabilmek için “Yeryüzü üzerinde bizim bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel iklimin bulunduğu yer” sözlerini söylemiştir. Bununla birlikte Evliya Çelebi, Aydın için “Dağlarından yağ, ovalarından bal akar” ifadelerini kullanmıştır. Ama ne yazıktır ki; çiftçilik konusunda bilinçlenemememiz ve hem de örgütlenemememiz, ürünlerimiz konusunda yüzümüzü güldürmemiştir. Tarlaların bilinçsiz kullanılması, mühendislerimizin sahada yeterince yardımcı olamaması ürünlerimizin verimsiz olmasına; bilinçsiz su kullanmamız ise, kuraklığın önünün açılmasına neden olmaktadır. Ki bu son zamanlarda daha da kendini göstermektedir. Bu konuda Büyük Menderes bölgenin en büyük sulama nehridir. Ancak fabrika ve insan atıkları nehrin kirlenmesine ve suyun kullanılamamasına neden olmuştur. Bu büyük nehrin bir an önce temizlenip kirletilmemesi hakkında acilen bilinçlendirilmemiz gerekmektedir. Yağmur sularının da boşa akması önlenmeli, tarımsal sulamada kullanılmasına olanak sağlanmalıdır.
Ülkemiz mühendislerinin, diğer meslek dallarındaki gibi masa başında oturtulup aktif görevlerde bulundurulmamasından kaynaklı, sadece tarım değil, birçok alanda da bizi geri bırakmaktadır. Bölge halkı, yıllarca kendi başına bırakılmış ve bölge halkımızın seçilen seçicileri, bu konuda hiçbir yardımda bulunmadıkları gibi sorunun kaynağına da inmemişlerdir. Esas sorun, yerinde çok çalışmayla gerçekleşir. Biz bu kanalların hepsini çalıştırmak ve tarım politikasında Atatürkümüzün “Köylü milletin efendisidir.” sözünü de benimseyerek hareket edeceğimize hiçbir şüpheniz olmasın.
Bizler ülkemizde istatistik kurumlarını çalıştırıp, o ürüne ne kadar ihtiyacımız ve ne kadar dış pazar yapacağımızı planlayıp, ona göre ürün çeşitliliğini yaptıracağız. İstatistik çalıştırılmadığı için, bir ürünün fazlasını üretip o üründen para kazanamıyoruz, biz bunun önünü açıp mühendislerimize ürün çeşitliliği hakkında çiftçilerimize bilinçlendirilmeleri konusunda kendimize görev addedeceğiz.
Bölgemiz ürün çeşitliliği açısından bol kaynaklara sahiptir, ancak bu konularda markalaşamaması, Atatürk’ün 1937’de yapmış olduğu fabrikalaşma atağını halkımızın devam ettirememesi, hatta mevcut olanların da kapanması, bizi devamlı dışarıya muhtaç etmiştir. Halbuki, pamuk bu bölgede yetişmesine rağmen Nazillimizde tekstil fabrikası olmaması ya da kestanenin büyük bir kısmının bu bölgede olup kestane şekeri fabrikası bulunmaması gibi birçok alanda fabrikalaşamamamız, tabii ki Nazillimiz açısından kanayan bir yara olmuş ve bir türlü bizi atide o başarıyı göstertememiştir.
Halbuki 1937’de Mustafa Kemal Atatürk ne güzel söylemiş il olacaktır diye, inşallah bu da bizim başarımız olur.
Yıllar önce büyük önderimizin söylemlerine kulak verip, onun söylediklerini uygulasaydık muasır medeniyetler seviyesine çoktan ulaşırdık…
“Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca yayılmayı kolaylaştıracaktır. Fakat bu çok önemli işi isabetle amacına ulaştırabilmek için ilk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım politikası tespit etmek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir tarım rejimi kurmak lazımdır. Bu politika ve rejimde yer alabilecek başlıca önemli noktalar şunlar olabilir: Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir nitelikte olması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprağın verim derecede esine göre sınırlandırılması lazımdır Küçük büyük bütün çiftçilerin iş makinelerini arttırmak yenileştirmek ve korumak önlemleri vakit geçirmeden alınmalıdır.
Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern pratik tarım merkezlerinin kurulmalıdır. Gerek mevcut olan ve gerekse de bütün memleket tarım bölgeleri için yeniden kurulacak tarım merkezlerinin kesintiye uğramadan tam verimli olarak faaliyetlerini, şimdiye kadar olduğu gibi devlet bütçesinden ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarının idaresini ve gelişmesini sağlayabilmeleri için, bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu oluşturulmalıdır. Bir de başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla sanayimizin dayandığı çeşitli hammaddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarlarını arttırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalıkla uğraşmak için gereken teknik ve yasal her önlem zaman geçirilmeden alınmalıdır.”
Mustafa Kemal Atatürk