Merhaba, değerli Gazete NAZİLLİ okuyucuları… Artık bu köşede sizlerle buluşacak, aile üzerine sohbetler edeceğiz. Sizlerle hem aileyi konuşacak hem de sizlerden gelecek soru, görüş ve önerilerinizle yol alacağız inşallah. İlk makalemizde Aile Kanunları ve boşanmaya değinmek istiyorum…
Cumhuriyet öncesi, İslam Hukuku’na göre boşanma hakkı sadece erkeğe verilen bir hak olmasına rağmen, Osmanlı Devleti 1917 yılında “Hukūk-ı Âile Kararnâmesi”ni çıkarmıştır. Bu kararname ile çok eşlilikte (poligami) bazı kısıtlamalar getirilmiş ve bu yasa, diğer İslam ülkelerine de örnek teşkil etmiştir. Kararname; nikâhın hâkim veya yardımcısının huzurunda kıyılması, evliliğin ve boşanmanın mahkemece tescil edilmesi şartlarını getirmiştir. Ayrıca, kadına eşinin tek eşlilikte kalacağına dair şart koyabilme hakkı tanımıştır. Bu kararnâme, aile hukuku alanında, İslâm ve Osmanlı hukuk tarihinde ilk örnek sayılır. Osmanlı Devleti’nde yaklaşık bir buçuk yıl yürürlükte kalmış olmasına rağmen Suriye, Ürdün, Lübnan ve Filistin gibi ülkelerde daha uzun sürelerle yürürlükte kalmış ve İslâm hukuk tarihinde kısa ömrüne rağmen önemli bir etkiye sahip olmuştur.
Cumhuriyet dönemi Türk aile hukuku, 1926’da yürürlüğe giren 743 sayılı Medeni Kanun ile başlamıştır. Bu düzenleme ile Türk ailesi, dinî prensiplere bağlı olmaktan çıkarılmıştır. Medeni Kanun’un kabulüyle aile hukuku alanında getirilen en önemli değişiklikler; evliliğin resmî makam önünde yapılması ve onaylanması (resmî nikâh), tek eşlilik ve kadın ile erkeğe eşit boşanma hakkının tanınmasıdır. Boşanma, ancak kanunda öngörülen sınırlı sebeplerin varlığı halinde ve mutlaka mahkeme kararıyla mümkün olabilecek şekilde düzenlenmiştir. Çok eşliliğin kaldırılması, boşanmayla birlikte kız ve erkek çocuklara eşit haklar tanınması, eşler arasında mal paylaşımı gibi düzenlemelerle Türk ailesi, Batı modelinde yeniden yapılandırılmak istenmiştir. 4 Ekim 1926’da yürürlüğe giren söz konusu Medeni Kanun, eşlerin boşanmalarını kesin bir ayrılık olarak kabul etmekte; ancak hâkimlere belli bir süre ayrı yaşamalarına dair karar alma yetkisi de vermektedir.
Ancak geçen yıllar içinde toplumsal ve ekonomik şartların değişmesi, Medeni Kanun’da bazı değişiklikler yapmayı gerekli kılmıştır. Bu sebeple, 1988’de çıkarılan 3444 sayılı kanun ile boşanmalar kolaylaştırılmıştır. Daha sonra, 1998’de yürürlüğe giren 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu ile aile bireyleri koruma altına alınmış; 2001’de ise Medeni Kanun yeniden gözden geçirilerek güncellenmiştir. 2003 yılına gelindiğinde, 4787 sayılı kanun ile boşanma süreçlerinde tek hâkimin görev yapacağı, sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve pedagogun da bulunacağı Aile Mahkemeleri kurulmuştur.
Türkiye’de özellikle 1988’de yürürlüğe giren 3444 sayılı kanundan sonra boşanma sayıları hızla artmıştır. Boşanma sebepleri arasında; şiddetli geçimsizlik, terk, zina, ekonomik yetersizlik, cana kast, kötü muamele, akıl hastalığı ve şan, şöhret gibi unsurlar yer almaktadır.
Modernizm ve modernizm sonrası dönemde, geleneksel olan her şey gibi evlilikler de değersizleşmeye ve kolay vazgeçilen bir olgu hâline gelmeye başlamıştır. “Bir ömür boyu birliktelik”, “bir yastıkta kocamak” gibi ideallerle oluşturulan evliliklerde boşanma oranları her geçen gün artmaktadır. Özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, birçok ülkede boşanma oranları artmakta ve bireyselleşme, aile kurumuna kıyasla daha güçlü bir konum elde etmektedir. Evlilik, bireylerin ve ailevi ihtiyaçların birlikte karşılandığı bir tür ortaklıkken, boşanma bu dengeyi bozabilmektedir. Geleneksel olarak cinsiyete dayalı iş bölümü azalırken, kadınlar iş hayatında daha aktif rol almaktadır. Kadının ekonomik olarak güçlenmesi, sosyal alanda da daha bağımsız olmasını sağlamaktadır. Ancak bu durum, evlilik yaşının ilerlemesine neden olduğu gibi boşanma oranlarını da artırmaktadır. Boşanmaların artmasıyla birlikte, tek kişilik hanelerin ve tek ebeveynli çocukların sayısı da giderek çoğalmaktadır.
TÜİK’in 24 Şubat 2025’te yayınlanan 54194 sayılı bültene göre 2023 yılında gerçekleşen boşanma sayısı 173 bin 342 iken, 2024 yılında 187 bin 343 oldu. Bu boşanmalardan etkilenen çocuk sayısı 2023’te 171 bin 213 iken, 2024 bu sayı 186 bin 536 olarak gerçekleşmiştir.
Aile yapısının psikolojik, yapısal ve duygusal açıdan çözülmesine sebep olan boşanma, özellikle çocuklar açısından anlaşılması ve kabul edilmesi çok zor bir süreçtir. Boşanmalarda en büyük sarsıntıyı, hiç şüphesiz çocuklar yaşar. Boşanma; çocuklarda başta değersizlik hissi olmak üzere, okul başarısızlığı, kaygı bozuklukları, kişilik bozuklukları, evlilik ve çocuk yapma konusunda olumsuz düşüncelere sahip olma gibi birçok rahatsızlığa sebep olmaktadır.
Boşanma, sadece gerçekleştiği aile için değil; toplum için de öngörülmesi ve başa çıkılması zor sorunları beraberinde getirir. Nüfus artış oranlarının düşmesi ve nüfusun yaşlanması, boşanmanın sonuçlarından biridir. Boşanma, Türkiye’nin geleceğinde baş edilmesi gereken temel sorunlardan biridir.